2018 Mart

Menbic senaryosu: ABD çekilirse ne olur?

Türkiye’nin bu denli kızdırılmasını stratejik hata olarak gören Amerikalı diplomatik çevrelerden bir kısmı bir süredir sihirli bir formül olarak iki gücü cem etmekten bahsediyor. Dillendirdikleri şeyin mantığı şu: Türk ve Kürt güçlerini Amerikan planlarına birlikte koşmak.

Türkiye’nin bu denli kızdırılmasını stratejik hata olarak gören Amerikalı diplomatik çevrelerden bir kısmı bir süredir sihirli bir formül olarak iki gücü cem etmekten bahsediyor. Dillendirdikleri şeyin mantığı şu: Türk ve Kürt güçlerini Amerikan planlarına birlikte koşmak.

Diplomasiye sinen mehteran havasına bakarsanız Türkiye’nin ittifak düzeninde devrim oldu sanırsınız! Beştepe mevcut koşullarda, ABD ve NATO ile ipleri koparmayı göze alamaz. Bunun için kendini güvende hissetmesi lazım. O yüzden Osmanlı tokadı atmaktan bahseder ama iki müttefikin ‘tamam mı devam mı’ noktasına geldiği kritik toplantıyı, içeriye tercüman ve kâtip almayarak diplomatik geleneğin yani devlet gözetiminin dışına çıkartıp, devlet sırrını şahsi sırra çevirir. Böylece kimse neyin nasıl konuşulduğunu bilemez. Tanık yok, tutanak yok, resmi tercüman yok. Dilde köklü tarih, cepte köksüz diplomasi! Yeni Türkiye’de işler böyle.

Çok büyük laflardan sonra (ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’la ortak basın toplantısında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamalarına yansıdığı üzere kıvrana kıvrana) ‘Osmanlı tokadı’nın iç tüketime yönelik olduğunu söylemek durumunda kalırsın.

Yedeğindeki milis güçlerle TSK, bir aydır çeperlerinde ilerlemeye çalıştığı Afrin’i tamamen ele geçirse, hatta Menbic’e tek başına hükmetse bile Fırat’ın doğusundaki durum kolay kolay değişmez. Eğer Amerikalılar sözlerini tutma eğilimi gösterirse Menbic’e karşılık Fırat’ın doğusu senaryosu işletilebilirler. Yani Kobani’den Kamışlı ve Rakka’ya açılıp Deyr el Zor’da tamamlanan üçgen Kürtlere özerklik vaat eden korunaklı bir alana dönüşebilir.

Tillerson, bölge turu kapsamında Ankara’dan önce 13 Şubat’ta gittiği Kuveyt’te niyetlerini çarpıcı bir şekilde ortaya koydu:

“ABD ve IŞİD’i yenmek üzere bizimle çalışan koalisyon güçleri bugün Suriye topraklarının yüzde 30’unu, büyük miktarda nüfusunu ve büyük miktarda Suriye’nin petrol sahalarını kontrol ediyor. ABD’nin oynayacağı koz ya da rolün küçük olduğu izlenimi tek kelimeyle düzmecedir.”

Kürtler ise ABD ile ortaklığın getirdiği korumaya karşılık Amerikan çıkarları için kendi gündemlerinden sapmayacaklarını, dahası alternatifsiz olmadıklarını ısrarla vurguluyor.

Hatırlarsanız 2016’da Fırat Kalkanı’nın Menbic’e yönelmesi üzerine El Bab tarafında kalan bir bölgenin kontrolünü Suriye ordusuna bırakmışlardı. Benzer bir manevra bugünlerde Afrin için gündemde. Eğer haberler doğruysa Suriye ordusunun Afrin’e girip kontrol noktaları kurması yönündeki müzakereler dün sonuçlandı ve bugün sevkiyat başlayacak. Aynı çıkış yolu Türkiye’nin önünü kesmek için Menbic’de de devreye sokulabilir.

Kürtler IŞİD’den kurtarılmış ancak Kürtlerin çoğunlukta olmadığı Tel Ebyad ve Menbic gibi bölgelerde kurdukları paylaşımcı sisteme büyük önem atfediyor. Ve bunu Suriye geneline çözüm modeli olarak sunuyorlar.

Menbic’i idare etmek için kurulan 13 komitede 71 Arap, 43 Kürt, 10 Türkmen, 8 Çerkes, bir Ermeni ve bir Çeçen yer alıyor. (Bu yapı içerisinde yer alan Çerkesler ve Çeçenler, Osmanlı’nın ‘ileri karakol’ misyonuyla bölgeye yerleştirdiği Kafkasyalı unsurlardır.) Tel Ebyad da benzer bir modelle idare ediliyor.

Cerablus-El Bab-Azez üçgeninde Türk bayrağı ve TC’nin kurumsal tabelalarının altında kendi alternatif modelini üreten Türkiye de, TEV-DEM’in organizatör güç olduğu bu yapıyı bitirmenin pazarlığını yapıyor. Birbirine karşı iki model!

Fehim Taştekin’in Gazete Duvar’daki 19 Şubat 2018 tarihli yazısından kısaltılarak alınmıştır.

(gazeteduvar.com)