Image

Turabi Saltık
Kafkas Tarihinden Yapraklar
Turabisaltik@mynet.com
Tüm Yazıları

10 Mayıs 2014, Cumartesi

Siyaseten sürgün ve soykırım

Siyaseten sürgün ve soykırım

Turabi Saltık

“Yaprak yaprak açıyor yamaçları. Bir kitap okuyorum sanki acıklı... İzi var büyük yaraların, Kayalarımızda Ve halkımın terk ettiği kutsal vatanda”(1)

Kafkasya; uzak dönemlerden beri, en temel insani değerlerin, uygarlığın, efsanelerin, edebiyatın, şiirin, insanlığın pek çok güzel örneklerinin buluştuğu özgün bir coğrafyadır. Kafkasya toprakları, insanın insanlaştığı, uygarlıkla buluştuğu, dünyada önemli merkezlerden biri olmuştu. Tarihte pek çok defa pek çok büyük acılara, ölümlere, baskılara uğramış, haksızlıklarla karşılaşmıştı. Bölge halklarının nüfusları büyük oranda, savaşların, işgallerin sonucu topraklarından çıkartıldılar. Vatanlarından uzaklara; Anadolu’ya, Balkanlardan Arap çöllerine kadar geniş bir coğrafyaya sürgün edildiler. Yerleştirildikleri toraklarda karakterlerine özgü kültürleriyle, yaşam tarzlarıyla, kendisinden olmayan insanlara bakışlarıyla, sevildi, sayıldılar. Değişik topluluklarla dostluk kurdular. Pek çok durumda birlikte oldukları halkların dillerini, kültürlerini, geleneklerini saygıyla karşıladı, yaşadıkları her coğrafyada kendi içlerinde pek çok lider özellikler gösterdiler. Sürgünün, katliamın ardından asimile edilme girişimleriyle her durumda; dillerini, kültürlerini korumanın çabası içinde oldular. Hem sahip oldukları geleneksel yaşam tarzlarını, hem tarihlerinin değerlerini kaybetmek istemediler. Ama bütün iyi niyetli çabalara karşın varlıklarını korumakta zorluklar yaşadılar. Köklü kültüre, geçmiş uygarlığa sahip Çerkesler, acımazsız egemen ideolojilerce, siyaseten tarihi köklerinden kopartılmış, yok edilişle karşı karşıya kalmışlardı.

Kafkasyalılar savaşlarda büyük acılar çektiler. Kendilerini kanlı çatışmaların arasında buldular. Ömürleri savaşlarla, sürgün yollarında geçti. Büyük trajediyi 1864’de yaşadılar.

Kafkasya’nın stratejik önemi dün neydiyse bugünde değişmedi. Dün; Rusya ve batılı sömürgeciler için Kafkasya, hem Hindistan’ın uzak Asya’ya hem de Ortadoğu’ya açılan önemli kavşakların başında yer alıyordu. Bugün de dünya enerji nakil yollarının düğüm noktası! Dün; Fransız, Osmanlı, İngiliz, Rus egemenlerinin Kafkasya üzerine geliştirdikleri projeler; ‘belirli mallarla, kaynakları, verimli toprakları nasıl elde ederiz?’ politikalarıydı. Bugün de bölgede onlar, yani; küresel güçlerin, kapitalist-emperyalist sermaye sahiplerinin petrol, enerji şirketleri; Kafkas halkları için değil kendileri için projeler geliştirmektedirler. Tüm egemenler için girdikleri her bölge, sadece yağmalanması gereken birer elverişli kaynaktan başka bir şey değildir. Onlar açısından Kafkasya, rahatlıkla çiğneyebilecekleri bir toprak parçası! Modern kapitalistler-emperyalistler kendi doğaları gereği, işgal savaşlarıyla girdikleri bölgelere, sistemlerini entegre etmek istediler. Dün Kafkasya’nın baş çelişkisi, baş düşmanı Rus çarlığıyla, Fransız, İngiliz, Osmanlı sömürge sistemiydi, bu günde modern kapitalist-emperyalist RF, ABD, AB ve işbirlikçileridir. Çerkeslerin başına ne geldiyse; saldırgan dünya siyasetiyle Rusya’nın katliamcı politikaları yüzünden geldi. Siyaseten sürgün ve soykırımdı bu.Kafkas halkları, sürgün ve soykırımın ardından bir buçuk asır sonra bugünbile bir trajedi yaşamaktadırlar. Tarihi vatanları Kafkasya’da, dün Rus çarlığının baskıcı güçlerince büyük acılar çekmiş Çerkeslerin, bugün Kafkasya’da siyasal olarak yeniden büyük bir güç olarak ortaya çıkma imkânları ellerinden alınmış, bu imkânlar evvelden kaybettirilmişti. Hem anavatanda, hem diasporada politik, siyasi, kültürel varlıkları her geçen gün tehlike altındadır. Yeniden büyük devlet organizasyonları olarak ortaya çıkmaları zordur. Bunun sebebi, Rusların uyguladıkları tarihi soykırımla, gerçekleşmiş olgulardan kaynaklı dünkü ve bugünkü politik,siyasi durumdur. Ayrıca diaspora edilenler de, çok değişik coğrafyalara dağıtılmış olduklarından; dilleriyle, kültürlerini kaybetmekle karşı karşıyadırlar.

Gene de Kafkasya’dan, sürgün edildikten sonra yerleştirildikleri topraklarda, yaşadıkları zorluklara rağmen, kendinden olmayan halkların acılı günlerinde, kendi konumlarına bakmadan, pek çok defa pek çok halkın zor günlerine,yardıma koşmuşlardı. Çerkesler; “kendi halkının asırlar boyunca çekmiş olduğu acıları başka halkaların da çekmemesi için insanlığın barış ve özgürlük içinde yaşamasını”(2)hep istediler. Kendinden olmayan halklara yardım etme duygusuyla, acıma duygusu, onlarda merhameti ön plana çıkartmıştı. Ermeni katliamıyla, sürgünleri sırasında yaşanan şu üç örnek bu konuda açık bir fikir vermektedir: “Feke kaymakamı Çerkes Nuri Bey’in bir kaç jandarma süvarisiyle bütün bir kazanın sükûn ve asayişini muhafaza etmesi.” “(…) Adana’da redif taburunda görevde bulunan Yüzbaşı Çerkes Ali Ruhi Efendi’nin yalnız başına kilisede kuşatılarak alevler arasında feryat eden dört bin mazlumu kurtarmak için hayatını tehlikeye koyması,” “Arifiye’nin (Hamidiye-Adana T.S) Karamezar Köyünde (3) Lostanzade Zekeriya Efendi’nin köylülerle birlikte Gülbenkyan’ın çiftliğinde kuşatılan 60 kişiyi mertçe kurtarıp kendi köyüne götürmesi” (4).Bu üç ayrı insani dayanışma örneği minnetle anılmakta, unutulmamaktadır.

(1) Batlkhar Fowset.Adığe şairi

(2) Çeraş’e Tembot. Tek Atlı, Kaf Der Yay. Ankara.

(3) Karamezar Köyü, 1864 sürgününden sonra Adana’ya yerleştirilen Çerkeslerden binlerce kişi yakalandıkları sıtma ve salgın hastalık sonucu ölmüştü, köye Karamezar ismi o zamanlar verilmişti.

(4) Adana (Kilikya 1909) Ermeni Katliamı -Balkanlardan Anadolu’ya ve Kafkasya’ya Etnik Çatışma - Ali Çakıroğlu, Belge Yay. İst.

Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.