Image

Selçuk Sol (Sımsım)
Araştırma
selcuksimsim@hotmail.com
Tüm Yazıları

01 Ekim 2019, Salı

Keleşbey dönemi (7)

 

       Keleşbey’in katili kimdi?

       Keleşbey’in öldürülmesi hadisesi uzun yıllardır tartışılan ve birçok belgede farklı zanlıları suçlayan iddialar ile doludur. Biz burada hadiseyi farklı kaynakların ışığında tekrar gözden geçireceğiz.

       Bilindiği üzere Rus tarih literatüründe uzun süre resmi görüş olarak Keleşbey’in büyük oğlu Aslanbey tarafından öldürüldüğü kabul edilmiştir. Ancak yıllar sonra S.Z. Lakoba “araştırmalar sürecinde bir dizi uyuşmazlık ve bağlantısızlığa dikkat çekerek”, bu trajik eylemi yeniden bilimsel bir şekilde ele alma girişiminde bulunmuştur. Araştırmacı, Aslanbey’in babasının öldürülmesi ile doğrudan ilişkisinin bulunduğuna dair net kanıtların bulunmadığı sonucuna varmış ve konuyla ilgili kaleme aldığı “Aslanbey” adlı çalışmasında şunları yazmıştır:

       “Rus otoritelerinin Aslanbey’i “baba katili” olmakla suçlayarak karalamak isteyen resmi bakış açısı Rus askeri-hükümet arasındaki yazışmalarda, kâğıt üzerinde kalmış ve halkı meşru hükümdar Aslanbey’e sırt çevirtememiştir.” 121

       Aslanbey’in suçsuzluğuna ilişkin şüphelere A.V. Fadeev’in araştırmalarında da rastlanmaktadır. A.V. Fadeev, Keleşbey’in cinayetinin Dadiani tarafından organize edilmiş olduğu ihtimalini güçlü görmektedir.122 A.V. Fadeev 1931 yılında şöyle yazmıştır: “Belki de Keleşbeyin öldürülmesini de Dadiani tertiplemiştir.”123 Bir sene sonra görüşlerine şunları ilave etmiştir: “İşte bu siyasi suikast, şüphesiz ki Osmanlı’nın ve Megrel hükümdarlarının bilgisi dışında gerçekleşmemiştir; onlar Keleş beyin mutlakıyet tasarılarının gerçekleşmesinden korkuyorlardı.” 124

       Bir süre sonra, A.V. Fadeev’in bu düşüncesini G.A. Dzidzariya hemen hemen harfiyen tekrarlar. G.A. Dzidzarya, Aslanbey’i baba katili olarak değil, “Osmanlı sultanının desteği ile yerli feodal muhalefetin kışkırtması” olarak tanımlar. 125

       Keleşbey’in öldürülmesi ile ilgili Rus belgelerinde ise şu bilgiler yer alıyor.

      19 Mayıs’ta General İ.İ. Rıkgof, Kont İ.V. Gudoviç’e şöyle raporlamıştır: “Abhazya hükümdarı Keleşbey, öz oğlu Arslanbey tarafından öldürülmüştür. Dört el ateş ile Keleşbey’i ağır yaralayan Arslanbey ardından onu kılıçtan geçirmiş; daha sonra da yandaşları ile birlikte şu anda Sefer-Alibey’e bağlı askerler tarafından kuşatılmış durumda olan- Sohum Kale’ye gizlenmiştir.” 126

       20 Mayıs 1808’de Kont İ.V. Gudoviç, Dışişleri Bakanı Kont A.R. Rumyantsev’e şu bilgiyi raporlamıştır: “Ekselansları, Rusya’ya sadık Abhazya hükümdarı Keleşbey’in, uzun zamandır Abhazya’yı ele geçirme fırsatı arayan özoğlu Arslanbey’in vahşi ihaneti sonucu, suç ortaklarının 4 el ateşle ağır yaralamasının ardından kendi elleriyle kılıçtan geçirerek öldürdüğünü bildiririm.”127

       Mevcut verileri özetlediğimizde, Rusların, sözde Aslanbey’in vahşeti hakkında, öncelikle o anda Sohum Kale’de bulunmayan Seferbey’in mektubundan bilgi sahibi olduklarını öğreniyoruz. Seferbey’in mektubu, elçisi Recep vasıtasıyla General İ.İ. Rıkgof’a, ondan kont İ.V.Gudoviç’e, sonrasında kont A.R.Vorontsov’a ulaştırılmıştır, fakat tutanaklarda acı haberi Lıhnı’da bulunan Seferbey’e kimin ulaştırdığına ilişkin tek kelimeye rastlanmamaktadır. Kaynaklar değerlendirilirken özellikle bu noktada çelişkili, mantığa uymayan düşündürücü durumlar ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki, İ. Rıkgof’a bildiride Keleşbey’e karşı yapılan vahşet oldukça ayrıntılarla, örneğin önce dört el ateş edildiği ve henüz ölmemişken büyük oğlu Aslanbey tarafından kılıçtan geçirildiği açıklanmaktadır. Keleşbey’in öldürülmesine ilişkin Seferbey’ın yazdığı ilk mektubun çok kısa, en fazla 10 satır olması ve ayrıntılar içermemesi dikkat çekicidir. Peki, İ. Rıkgof açıklanan ayrıntıları nereden biliyordu? Kendisi olayı Seferbey’in mektubundan öğrendiğini yazıyor ama Seferbey’in mektubunda bu bilgiler bulunmamaktadır!

       Seferbey’in mektubunun tarihlendirilmemesi de ilginçtir. Gerçi Prof. G.A. Dzidzarya, “Keleşbey’in öldürülmesinin hemen akabinde (Seferbey) General Rıkgof’a mektup göndermiştir” diye belirtmiştir. 128

       Ayrıca İ.İ. Rıkgof’un, Keleşbey’in öldürülmesi sırasında iki küçük oğlu Rüstembey ve yeni doğan çocuğun da öldürüldüğüne ilişkin ayrıntılı bilgi vermesi şaşırtıcı ve şüphe uyandırıcıdır.

       Bir tuhaflığın altını daha çizmemiz gerekir ki, Keleşbey’in öldürüldüğü gün 2 Mayıs 1808 tarihinde Seferbey Sohum Kale’de değildir ve olan biteni görmemiştir. Ancak çok ayrıntılı bilgileri Rus askeri komutanlığı Seferbey’den almıştır.

       Diğer bir tuhaflık da, öldürüldüğü gün Keleşbey en güvendiği insanları129 yanına çağırmış ve çok önemli konuları görüşmekteymiş. Niçin acaba bu en yakınları arasında o gün Seferbey yokmuş? O, ya Nikopsiya’da130 veya Lıhnı’daymış.131

       Yasal varis olan Aslanbey, Rus komutanlığı ve Nina Dadiani’nin tercih ettikleri bir profil değildi. Onu suçlu gösterip karalayarak, tahtın varisi olmasını engellemek de akla gelen ihtimaller arasındadır.

       AKAK belgelerinde Keleşbey’in ölümüyle ilgili Aslanbey suçlu tutulurken; Aslanbey’in, babasının ölümüyle ilgisinin olmadığını kanıtlama çabaları dikkate alınmamaktadır. Keleşbey’in ölümü bu kadar ayrıntıları ile yorumlanmasına rağmen, bu durumun Çar yetkililerince dikkate alınmaması anlaşılabilir değildir.

       Bilhassa General İ.İ. Rıkgof’un, 10 Haziran 1808 tarihli kont İ.V. Gudoviç’e gönderdiği raporunda şöyle denilmektedir: “Aslanbey bizzat bana, Keleşbey’e karşı komplonun başkalarının işi olduğunu belirterek, suçu hiçbir şekilde kabul etmediğini yazıyor ve babasının ölüm haberi Babıâli’ye ulaşana kadar kendisini korumayı veya Sohum’un kaderini savunmayı arz ediyor. Ben şu ana kadar bu mektuplara cevap vermedim.” 132 General İ.İ. Rıkgof gibi yetkili biri neden Aslanbey’in mektubunu cevaplandırmıyor, neden çekiniyor?

       Bir diğer örnek, General D.Z. Orbeliani’nin Aslanbey’in mektubuna cevap vermek istememesi. Bu durumu General A.P. Tormasov’a 7 Haziran 1809 tarihli raporu kanıtlamaktadır: “Adı geçen Aslanbey bana da kontrolündeki kale ile birlikte Çarın tebaasına girme niyetini yazmıştır, fakat ben mektuplarını cevaplamadım, zira onun için şefaatte bulunulması tüm Şervaşidze (Çaçba) beylerini Rusya’ya bağlılıktan uzaklaştırabilir… Bu nedenle belirli zamana kadar Arslanbey’i reddetmeye mecburum, ileride bu girişime gereksinim ve fayda görülür ise, gerçekleştirilebilir.”133

       Yine aynı soru: General D.Z. Orbeliani Aslanbey’in mektubuna niçin cevap vermiyor, neden çekiniyor?

       D.Z. Orbeliani, General A.P. Tormasov’a yazdığı raporunda “bu girişime gereksinim ve fayda görülür ise, gerçekleştirilebilir” derken ne ima etmektedir? Ne tür bir girişimi kast etmektedir?

       General D.Z. Orbeliani’nın bir diğer tuhaf imasını da şu: “Ben mektuplarını cevaplamadım, zira onun için şefaatte bulunulması tüm Şervaşidze beylerini Rusya’ya bağlılıktan uzaklaştırabilir.” Peki, neden General D.Z. Orbeliani Aslanbey için şefaatte bulunursa “tüm Şervaşidze beylerini Rusya’ya bağlılıktan uzaklaştırabileceğinden” endişe ediyor? Bu endişenin anlamı nedir?

       AKAK belgelerinde bu sorulara net cevaplar bulunmamaktadır. Fakat yetkililerin rapor ve yazışmaları analiz edildiğinde Aslanbey’i karalamanın kimin çıkarına olabileceğini dikkate alarak bazı sonuçlara varılabilir. Gerçekten ortada bir komplo varsa, Aslanbey’e karşı böyle bir komployu kim organize edebilir? AKAK dokümanları bu sorunun cevabının, Abhazya’da Keleşbey’in ölümünden sonra mûrislerin iktidarı ele geçirebilmek için verdikleri şiddetli siyasi mücadelenin analiziyle ortaya çıkabileceğini göstermektedir. Bu mücadeleye önderlik edenlerden biri, Rus askeri yönetimi ile bağlantıları vasıtasıyla Abhazya hükümdarının yerine damadı Seferbey’i getirmek isteyen Megrelya hükümdarı Nina Dadiani’dir. Arşiv belgelerine göre Megrelya hükümdarının, Gürcistan başkomutanı İ.V. Gudoviç’in yanı sıra Çar I. Aleksandr’a da başvurduğu anlaşılmaktadır: “Lanetli Aslanbey Sohum kalesinde babası Keleş Ahmedbey’i haince öldürmüştür… Damadımız Seferbey Abhazya’nın tüm beyleri ve soyluları ile bize gelerek, bizimle birleşme ve iyi komşuluk duygularını arz etmiştir. Ve böylece İmparatorumuz, Seferbey’i himayeniz altına almanız için en uygun zamandır. Kendisi hanedanımızın ferdi ve komşumuzdur. Kaldı ki önceden sizin kontrolünüz altında bulunmuştur. Bu girişimimizle Majestelerinin tebaasına bizimle birlikte Abhazya da dahil olacak, böylece Rus imparatorluğunun sınırları Kırımla sınırdaki Cigetlere kadar yayılacaktır.”134

       Seferbey’in adaylığının Çar tarafından onaylanması, Kafkasya’daki askeri yönetimin üst kademelerinin harekete geçmesi için bir işaret olarak kabul edilmiştir.

       Tüm yukarıda açıklananlar General A.P. Tormasov’un, D.Z. Orbeliani’e cevap mektubuyla doğrulanmaktadır: “Seferbey’e gelince… Ona diğer Abhaz beylerinden farklı, Majestelerin adına himaye edilen ve kısa bir süre sonra Ekselanslarının tüm Abhazya’nın meşru hükümdarı olarak onaylayabileceği hükümdar gibi davranılması gerektiğini tekrarlıyorum.”

       Aslanbey ile ilgili ise şöyle yazıyor: “Mektupla sizden Rus devletinin tebaasına kabulünü arz eden ağabeyi Aslanbey’e hiçbir umut vermeyin… Aksine güçlü ve halk arasında etkili Abhazya’nın beylerini ona karşı ayaklandırmaya çalışın.”135

       Bu karardan sonra Abhazya hükümdarlığı için diğer adaylar dikkate alınmamıştır. Bu bağlamda hem General İ.İ. Rıkgof, hem General D.Z. Orbeliani, hem kont İ.V. Gudoviç’in neden Aslanbey’in mektubuna cevap vermediği ortaya çıkmaktadır. Ayrıca D.Z. Orbeliani’nin General A.P. Tormasov’a raporunda dile getirdiği ima ve endişeleri de anlaşılmaktadır. Seferbey’in kaderi şüphesiz I. Aleksandır tarafından belirlenmişti. Aslanbey’in baba katili olarak rolü de bu karar doğrultusunda tüm AKAK dokümanlarında resmi “gerçek” statüsünü kazanmıştır.

       Abhazya hükümdarı Keleşbey’in öldürülmesi konusuna geri dönersek… Keleşbey’in kimin öldürdüğü sorusuna kesin bir cevap vermek güçtür. Zira belirtildiği üzere ortadan kaldırılması hem Osmanlılar, hem Ruslar, hem yerli feodal muhalefet, hem de Megrelya hükümdarlarının çıkarınaydı.

       Bu konuyu inceleyen Prof. S.Z. Lakoba da söz konusu trajik eylemle doğrudan bağlantılı kaynaklar bulunmadığından, kesin bir sonuca varılamayacağını belirtmekte ve şöyle yazmaktadır: “fakat kaynaklarda bu cinayetin gerekçesi, kimin emrettiği ve kimin uyguladığına ilişkin bilgiler bulunmamakta. Sadece tahminler mevcuttur.”

       T.A. Açugba’nın, “Kronolojik Abhazya Tarihi” çalışmasında, Keleşbey’in ölümüne ilişkin Abhaz tarihçilerinin yeni araştırmaları ile desteklenen çok derin bir tanımlama yapılmaktadır: “Nina Dadiani önderliğindeki Megrelya hanedanı, kendi damadı, Keleşbey’in ikinci oğlu Georgiy (Seferbey) Çaçba (Şervaşidze) lehine, ‘Abhazya hükümdarının ölümünde Keleşbey’in büyük oğlu Aslanbey’in parmağının olduğu söylentisini’ yaymıştır. Bu kanıtlanmayan bilgi Ruslar tarafından sahiplenilmiş ve Abhazya tahtı için mücadelede Georgiy Çaçba’yı desteklemede ana gerekçe olarak ileri sürülmüştür. Genel olarak bağımsız politika yürütmesine bağlı olarak Keleşbey Çaçba’nın ortadan kaldırılmasını, hem Osmanlı, hem de Megrelya hükümdarı Nina Dadiani’nin kışkırtmasını Rusya’nın Kafkasya’daki askeri yetkilileri de istemiştir.”136

       Halkın belleğinde Aslanbey karakteri özgün ve bambaşka biri olarak yerleşmişti. O, Abhazya’nın özgürlüğü için mücadele etmektedir, bu Abhaz folkloruna da yansımıştır. Örneğin V.İ. Strajev Aslan beyi tarif ederken tarihi kaynakları dikkatlice incelemiş ve daha 1923 yılında Aslanbeyin babasını öldürmüş olduğundan şüphe duymuştur. Yazmış olduğu lirik şiirde Aslanbey’e hitap ederken, şöyle der: “Aslan! Ben masala inanıyorum! Baba kanıyla ağlıyor senin hançerin!” (Bitti)

 

121 Stanislav Lakoba. İki İmparatorluktan Sonra Abhazya. 19. İle 20. yüzyıl. Slavil Researh Center. Hokkaido University. Sapporo 2004. s.26; G.A. Dzidzariya. Muhacirlik ve 19. Yüzyıldaki Abhazya Tarihinin Problemleri, Alaşara Yayınevi, Sohum-1975. s.42; Çiçinadze. Müslüman Gürcülerin Osmanlı İmparatorluğu’na Büyük Göçü. Muhacirlik-göç. Tiflis 1915, s.169

122 S.Z. Lakoba, Aslanbey, Sohum-1999, s.14-17

 123A.V. Fadeev. Abhazya’da Feodalizm. Sohum-1931, s.35; Rus Çarlığı ve Abhazya’da Toprak Reformu, s.12

124 A.V. Fadeev Abhazya’daki Feodalizm Konusuna İlişkin, Sohum-1931. S. 35.

125A.V. Fadeev Rus Çarizmi ve Abhazyadaki Köylü Reformu, Sohum-1932. S. 12

126 G.A.Dzidzariya. 19. Yüzyıl başlarında Abhazya için mücadele. Sohum 1940, s.17

127 G.A.Dzidzarya. Abhazya tarihi, Sohum 1986, s.74-75

128 AKAK, C.3, s.200

129 AKAK, C.3, s.199-200

130  G.A.Dzidzarya. a.g.e, s.17

131 AKAK...3. S. 198 – 200

132 AKAK...3. S. 201, Anakopiya

 133 G.A. Dzidzariya, 19 Yüzyılın Başlarında, Abhazya İçin Mücadele. Sohum-1940, s.16.

134 AKAK, C.3, s.205

135 AKAK, C.3, s.412-413

136 AKAK, C.4, s.201

 

Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.