01 Ağustos 2018, Çarşamba

Giderek yok ediyoruz

Ardı arkası kesilmeyen gök gürültüleri bazen öyle hiddetle patlıyor ki insan her seferinde irkilmekten kendini alamıyor. Bu hiddet çok yakınlarda bir yerlere yıldırım düştüğünü de düşündürüyor.

Denizin önüne set çeker gibi dizilen sitelerin kapılarından denize ulaşmaya çalışan sel suları coşkun nehirler gibi sitedeki araçları sürüklerken yukarıdan insanlar dehşet içinde izliyor.

İnsanı bunaltan sıcakların yanında, gün geçmiyor ki bir yerlerde bir dolu, bir sel felaketi olmasın.

Memlekette gördüğü her karış toprağın üzerine beton döken zihniyet, en güzel körfezine sıvılaştırılmış doğal gaz tankları için liman yapıyor. En güzel sularının dev şirketlerce plastik şişelerle şişelemesine, en güzel derelerinin sularının dev plastik borularla taşınmasına, ormanların imara açılmasına izin verirken bilim insanlarının sözlerine asla kulak asmıyor. Bu durumda korkarım ki doğanın intikamı korkunç olacaktır.

Aşırı yağışlar ve kuraklık tüm dünyayı etkisi altına alırken, kâr insanların gözünü öylesine kör ediyor ki bindikleri dalı kesmekten çekinmiyorlar.

Boğaziçi Üniversitesi’nin 17 Temmuz’da “İcadiye Tepesi’nde İlk Rasat” etkinliğinde konuşan Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, iklim değişikliğinin doğada yapılan müthiş tahribattan kaynaklandığını, ne yaparsak yapalım havadaki karbonun 200 sene havada duracağını ve bize zarar vereceğini, şu anda bütün karbonu kessek bile 200 sene bunun etkisinde kalmaya devam edeceğimizi söylüyor. Trump’ın Paris Antlaşmasını imzalamamasından dolayı çevre zararını azaltma işinin sıkıntıya düştüğünü belirten Kadıoğlu, Türkiye’de de anlaşmanın henüz meclisten geçmediğini belirtiyor.

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hidrometeorolojik afetlerin sayısının hızla arttığını, bundan daha az zarar görmenin yolunun iklim değişikliğine uyum sağlamak olduğunu belirten Kadıoğlu, Marmara’da beklenen depremin de yönetilemez bir risk durumu olduğunu, bunun azaltılıp yönetilebilir seviyeye indirilmesi gerektiğini, afet yönetiminin amacının bu olduğunu, bu kabul edilemez riski aşağıya indirebilmek için bütün sektörlerle ortak bir çalışmanın uyum içinde yapılması gerektiğini vurguluyor.

Son 100 yılda sıcaklıkta 1-1,5 derecelik bir artış gözlemlenmiş ve artık geri dönüşü olmayan bir şekilde iklim dengesi bozulmuş. Yıllardır insanları uyarmaya çalışan uzmanları ciddiye almayan yönetimler umarız afet riski yönetmek konusunda aynı hatayı yapmazlar.

Şu günlerde Jose Saramago’nun “Körlük” kitabını okuyorum. Roman kahramanı: “İlkel güruhlara döndük, şu farkla ki biz onlar gibi uçsuz bucaksız ve el değmemiş bir doğanın ortasında dolaşıp duran birkaç bin kişilik bir grup değil, cılızlaşmış ve yoksullaşmış bir dünyada yüz milyonlarca kişiyiz” diyor.

İşte durum özetle bu. Giderek çoğalıyor, giderek kirletiyor ve giderek yok ediyoruz.

 

Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.