Image

Turabi Saltık
Kafkas Tarihinden Yapraklar
Turabisaltik@mynet.com
Tüm Yazıları

01 Temmuz 2008, Salı

Çerkeslerde şiir

 
Dilleri, gelenekleri, kültürleri ile azınlık milliyetler olarak bu topraklar üzerinde yaşayan Adığeler, Abhazlar, Çeçenler, Alanlar, Kumuklar, Laklar, Lezgiler, Avarlar gibi pek çok Kuzey Kafkasya halklarının şiiri ve edebiyatı ne yazık ki yeterince bilinmemektedir.
Abhazya’da Gulya Dirmit, Kabardey’de Şocentsuk Aliy, Çerkesk’te Jır Hamit, Adiğey’de Jane Kırmız, Meşbaş’e İshak, Dağıstan’da Resul Hamzatov, Alanya’da Kosta Heteatil gibi bölge halklarının şiir ve edebiyatlarının bu ünlü kişileri ve daha pek çok şair alanlarında edebi, sanatsal estetik eserleri halklarına kazandırmışlardır. Hem Kafkasya’da hem diasporada pek çok şair; yurt özlemi, sürgün, kavuşma, buluşma, hasret, direniş, özgürlük savaşları, yiğitlik, mertlik, doğa, coğrafya, hayvan, orman sevgisi; dil ve asimilasyon gibi pek çok konuları dizelerine yansıtmıştır. Çerkes şiiri tek düze değildir. Her konu üzerine ve şiirin girebileceği tüm alanlara şairler el atmış. Çoğunlukla Çerkes şiirinde gerçek üstü bir hayal gücü ile güçlü bir düş, gerçekle iç içedir. İnsanda güzel düşler, altın gerçekler, yeni yaşama düşle girmiştir.
Düş kurmak cesaret ister. Bütün dev adımlar düşle gerçekleşir.
Çerkes şiirinde düş, anlatımcı bir söylemle mitolojik buluşmaya yönelmiştir. Mitolojiden esinlenmiş gücünü, onun tarihsel kökleri ve mirası olan Nartlar’dan almıştır. Pek çok şairin dizelerinde Nart mitolojilerinin etkisi ve mirası vardır. Nart mitoloji kahramanlarının ürettikleri ilişkilerin düşsel güçlerinin şiire dönüşebilirliğini, gizemini, Çerkes şiirinin imgeleri arasında seçebiliriz. Nart destanlarındaki imge ve ironi dizelere ustalıkla yansıtılmıştır. Her konuda ve her şekilde Çerkes şairleri, Çerkes şiirinin ipini göğüsleyebilmiş, ödün vermeden bildiği çizgide yürümüştür. Yürüdüğü çizginin esas yönü anlatımcı ve kavratıcı yöndür. Düz yazı hemen hiç yoktur. Ağırlık şiirsel anlatımcılıktır. Bunun böyle olması yazıdan önce sözlü anlatımların gelenekselliğinden kaynaklıdır. Anlatımcı ve kavratıcı pek çok şiir örneği vardır. Yine ana ironiler yüklü söylemlerin belirgin şekilde dizeler arasına serpiştirildiği seçilmektedir. Onlar Adığece, Abhazca, Çeçence, Alanca gibi günlük konuşma dilleriyle, doğal anlatımcı söylemler kullanarak şiirlerdeki dizelere pek çok sözcük serpiştirmişler.
Yine Çerkes şiirinin biçim konusunda hiç saplantısı olmamıştır. Her zaman öz içeriği ve biçimi belirlemiş, pek çok şair dizelerinde ana yapıyı ve biçimi şiirlerin doğal akışına terk etmiştir. Onlar birkaç sözcükle sınırlı dizelerden oluşan şiir yazmamışlar, yazılanlar kısa şiirler olmamıştır. Ağırlıklı dizeler serbest bırakılmış uzun ve çok sözcüklü, uzun ve çok dizeli şiirler yazmış, öyle bir akış oluşturmuşlar. Ayrıca dizeler bir sıra izlememiş, serbest bırakılmıştır. Onlar şiirlerinde sözcükleri ve dizeleri en uygun yerlere oturtmuşlar. Pek çok şair doğada gördüğü, tanıdığı pek çok nesneyi, izlek zenginliği içerisinde canlı ve duygulu olarak şiirlerine dönüştürmüş. Kuzey Kafkasya’nın zirvelerinde karı eksik olmayan Elbruz gibi en yüksek dağlar, tepeler; Kuban, Terek gibi ırmaklar; Maykop, Soçi, Pitsunda, Nalçik gibi kentler; Şkepışine, Akordeon gibi müzik araçları; Kama, Yamçı, At gibi pek çok öge dizgelere yansıtılmıştır. Duygusallık, hasret, özlem, vatanla buluşma, kavuşma, geriye dönüş gibi pek çok konu dizeleri süslemiştir.
Çerkes şiiri problemleri, öfkeleri büyük olan yerlere akan Kuban gibi bir ırmak... Göğün ulu vicdanının altında mağrur duran Oşhamafe gibi boyun eğmeyen ulu bir dağ... Kuzey Kafkasya toprakları Oşhamafe’nin ağırlığını taşıdı. Çerkes şiiri eleştirel gerçekçi bir yaklaşımla, o toprakları savundu. Yüz elli yıldır sürgünle yurt özlemi çeken halkın dili şiir oldu. Her dize vatana olan özleme tanıklık etti. Son dört yüz yıl halk, kendini kanlı savaşlar arasında bulmuş, ömrünü sürgün yollarında tüketmiş, dünyaya savrulmuştu. Trajedilerin en büyüğünü yaşamıştı. Halkın bedenen ve ruhen yıkımı karşısında şair duruşu ne olmalıydı? Çerkes şiiri bunu da sorguladı.
Diasporada çağdaş Çerkes şiirinin önemli isimlerinden olan Yenemiko Mevlüt; “Yüzyıllardır köşeye çivilenmiş / Penceremden sızan ışık” dizelerini “Bu seste“ anlatırken, “Sevgi Ağacı” ile de; “İzliyorum yapılan tüm maskaralıkları / Tutsak mı alınmış yüreğim / Ödünç mü ne?” diye yüreklere sorarken “Sevgi“sini dizelerde şöyle sunmaktadır; “Uçup gelir kırlangıç / Baharlara. / Devinir, göz bebeklerimin sıcaklığında” diyerek bu güzelim dizelerde dile getirmektedir.  
At, önemli bir öge olarak yer almıştır Çerkes şiirinde. At Çerkes’in yoldaşıdır. Onlar doğada en çok atlara sevdalıdırlar. Ata büyük değer verir, severler onu. Kafkasya’nın ırmaklarında, Elbruz dağlarının eteklerinde, Anadolu bozkırında, kızgın Arap çöllerinde, geniş ovalarda, Çerkesler’in gönlünden düşmemiştir hiç at. 
Çetin Öner: “Ben / yorgun bir atım / Taa Hititlerden kalma / bu pathetic suratım” dizeleriyle ata olan sevdasını seslendirmektedir.  
Thatsı Tamer, Ana vatandan uzak kendisinin olmayan gösterişli büyük kentlerde yaşayanların o cıvcıvlı yaşamın içerisinde olsalar bile Ana vatandan uzak kalmalarının ‘yalnız’lığını izlek olarak dizelerine; “tutuktu / mecburen / ve hep bir yanı ağır / kilitlidir / umutludur / usunda durur” diye yansıtmıştır

Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.